21 Eylül 2013 Cumartesi

Kim-lik-siz-lik



Eskiden kim olduğunuzu, ne olduğunu, kimle olduğunuzu hatırlayamadığınız zamanlar oluyor mu?
Benim oluyor.
Seneler önce bir adam sevmiştim mesela. Kimdi o hatırlayamıyorum. Evet adını biliyorum, nasıl göründüğünü, ses tonunu, kullandığı parfümü bile hatırlıyorum ama kim olduğunu bir türlü hatırlayamıyorum.
Ben kimdim ve o adamı nasıl görüyordum? Nasıl sevmiştim, en çok neyini mesela ve neden? Ben neleri seviyordum, en fazla ne takılıyordu aklıma, hayatta en çok neyi istiyordum? Seneler önce, seneler sonrasını, bugünü düşündüğümde kendimi bulmayı hayal ettiğim yerde miyim?
Eskiden bambaşkaymış gibi her şey, ama nasıldı bilmiyorum. Mutlu muydum acaba gerçekten?
Cevabını hatırlayamadığım bir sürü soru var aklımda. Hatırladıklarımsa, silik ve parça parça.

7 Eylül 2013 Cumartesi

Cuando


 Büyük hikayelerim olsun istedim. Hayallerim büyük oldu ama hep hayal olduklarını bildim.
 Birikmiş mutsuzlukları affetmedim, elimde değil affedemedim. Belki de elimde, yalan söyledim. İnanamadım ama hiç gerçekten özre. Bütün incinmelerim için tek tek özür dilenene kadar affedemem gibi gelir hep. Her birini kapsayan bir özür öylesine kıymetsiz gözümde, anlık bir üzüntüyü geçirmeye gücü yeter sadece.
 Kızgın da kalamadım ama kimseye. Öfkeli evet, ama kızgın olamadım.
 Hayatımdan bir anda yok olsa bazı insanlar, üzülmem gibi gelir, kimi zamanlar. Yalan biliyorum. Gerçekten gittiklerinde, en az değer verdiğimi zannettiklerim bile, kendi kendime yetemem gibi gelir. Sefil olurum, perişan olurum, muhtaç olurum.
 Kendime kızdım hep; düzeltmiyorum diye bazı yanlışlıkları, bazen yanlış anlaşılmaları. Kolay vazgeçiyorum sandım insanlardan. Oysa en iyi ben biliyorum, günde kaç kere vicdanımın sızladığını.
 Yine de bekledim hep, gün gelip de anlaşılmayı.